Antik Çağların Olympos’u, Günümüzün Uludağ’ının Gizemli Tarihi

Hepimizin yıllardır Uludağ olarak bildiği Olympos’un aslında pek de bilinmeyen ve antik çağlara kadar uzanan gizemli bir tarihi vardır. Şimdi gelin hep birlikte bugün Marmara bölgesinin en yüksek dağı, Türkiye’nin en büyük kayak sporları merkezi, her mevsim dillere destan olan doğası ve Uludağ Milli Park’ı ile tanınmakta olan bu yüce dağın asıl gizemli öyküsüyle antik çağlara doğru bir zaman yolculuğuna çıkalım ve Olympos, bugünkü Uludağ ismini alana kadar neler değişmiş görelim.

Olympos ve Mysia Olympos

Antik çağların ilk tarihçilerinden olan Herodot, Uludağ’ın Olympos olarak adlandırılmasında büyük bir rol oynamıştır. Halikarnaslı ‘’Tarihin Babası’’ Herodot (M.Ö 490-420), Herodot tarihi isimli kitabında Uludağ’dan ‘’Olympos’’ şeklinde bahseden ilk kişi olmuş ve kitapta Lydia Kralı Kroisos’un oğlunun yaşadığı acı ve trajedilere değinmiştir. Yaklaşık 400 yıl sonra, yeryüzünün ilk coğrafyacısı olarak bilinen Strabon, coğrafya kitabında Olympos’tan ‘’Mysia Olympos’’ olarak bahsetmiş ve ‘’Mysia’’ kelimesinin Lydia dilinde ‘’gürgen ağacı’’ anlamına geldiğini belirtmiştir. Bugün bile Uludağ’ın eteklerinde bulunan gür ormanları düşündüğümüzde bu ismin oldukça mantıklı olduğunu görüyoruz ve antik çağların bu bilge adamlarına olan saygı ve hayranlığımız bir tık daha artıyor.

Bu dağın ilk etapta Olympos olarak adlandırılmasının da elbet bir sebebi var. 2543 metre yüksekliğindeki bu yüce dağ, bulutlara kadar uzanan zirvesi sebebiyle antik çağlarda tanrıların evi olarak düşünülmüş ve Yunan mitolojisinde de büyük bir yer edinmiştir. ‘’Olympos’’ kelimesinin anlamı tam olarak bilinemese de, ‘’yüce dağ’’, ‘’ulu dağ’’ gibi anlamlara geldiği düşünülmektedir. Tanrıların ise; göğe yakın olması sebebiyle Olympos’ta yaşadığına inanılırmıştır.

Tanrıların Savaşları İzlediği Dağ

Bugün dünya üzerinde insanların Olympos olarak adlandırdığı, birisi Uludağ olmak üzere toplam 28 adet dağ bulunmaktadır. Bugünkü Uludağ, Yunan mitolojisinde Tanrıların Tanrısı Zeus ve 12 diğer tanrıya ev sahipliği yapan dağ olarak geçer ve Homeros’a göre Zeus ile diğer 12 tanrı, Olympos Dağı zirvesinde oturup Troya Savaşı’nı birlikte izlemişlerdir.

Keşişlerin Evi Olympos

Sonraki çağlarda Roma İmparatorluğu’nun toprakları arasına katılan Olympos, 3. Yüzyılda imparatorluğun resmi dininin Hristiyanlık olmasıyla yine antik çağlarda inanıldığı gibi, din adamlarının mabedi haline gelmiş ve 8. Yüzyıla kadar Uludağ’da toplam 28 adet manastır kurulmuştur.

Orhangazi’nin uzun çabalar sonucu Bursa’yı fethetmesiyle Uludağ’da yaşayan Hristiyan alimleri manastırları yavaş yavaş terk etmeye başlamış ve bu manastırlar zamanla Müslüman dervişlerin ibadet ve inziva mekanları haline gelmiştir. Osmanlı Beyliği’nin göstermiş olduğu ılımlı politikaya karşın Hristiyanlar bölgeyi birer birer terk ederken Bursa, Türk nüfusu ile dolmaya başlamıştır. Kalan keşişler ise yalnızca ibadet için dağa çıkmışlardır. O dönemlerde ‘’Keşiş Dağı’’ olarak adlandırılan dağ, Cumhuriyetin ilanından sonra bugün hala kullanılmakta olan ‘’Uludağ’’ ismini almıştır.

Günümüzün Uludağ’ı

Antik çağlar, Roma ve Osmanlı İmparatorlukları dönemlerinde de çok önemli ve büyük bir rol oynayan Bursa/Uludağ bugün, 2543 metre yüksekliği ile 4 mevsim yerli ve yabancı turistlerin akın ettiği, ülke turizminin can damarlarından birdir ve 9 kilometreyle dünyanın en uzun teleferik hattına sahiptir.

2012 yılında kurulan, Bursa Büyükşehir Belediyesi Mağara ve Uludağ Manastırları Araştırma Ekibi tarafından, bölgede bulunan manastırlarının tespiti ve turizme kazandırılması ile ilgili yapılan çalışmalar ise günümüzde hala devam etmektedir.